Çifte Vergilendirme Nedir?
Gelir Vergisi Kanunu, vergi mükellefini Türkiye ve dışında elde ettikleri gelir ve irat üzerinden vergilendirilen gerçek kişiler olarak tanımlamıştır.[1] Vergi Usul Kanunu ise “Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir.”[2] olarak düzenlenmiştir. Bu iki tanımdan anlaşılacağı üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin vergilendirme yetkisi Türkiye ülkesi ile sınırlı değildir. Türkiye’de ve yurtdışında elde edilen kazançların tamamı üzerinden vergi alınması, yurt dışı kazançlarının elde edildiği ülkelerde de vergilendirilmesi durumunda çifte vergilendirmeye sebep olmaktadır. [3]
Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi
- Dünya Savaşı’nın ardından, uluslararası örgütler ve anlaşmalar önem kazanmıştır. Bu yaklaşımın sonucunda, başta OECD ve Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası ekonomik faaliyetlere yönelik, piyasa mekanizmalarının önündeki engellerin kaldırılması ve uluslararası ticaretin teşvik edilmesi yönünde çalışmalara başlamıştır. Başta çifte vergilendirme olmak üzere, uluslararası vergi sorunlarına da bu yaklaşım çerçevesinde bakılmakta olup vergilendirme yetkisinin kullanımının, uluslararası ekonomik faaliyetleri yapay yollarla engellemesinin önüne geçilmesi amacıyla ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, ülkelerin farklı vergi uygulamalarına sahip olabileceğinin kabul edilmesiyle birlikte, bu tür farklı usullerin çifte vergilendirme gibi istenmeyen sonuçlar doğurmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Çifte vergilendirme ikili anlaşmalar veya sınırlı mahsup yöntemi ile çözülebilir. Gelir İdaresi Dairesi verilerine göre, Türkiye’nin çifte vergilendirmenin önlenmesi için 87 farklı ülke ile anlaşma imzalamıştır. Bu yazımızda Türkiye’nin çifte vergilendirmeyi önlemek için imzaladığı anlaşmalardan biri olan İtalya ve Türkiye arasında çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması incelenecektir.
İtalya ve Türkiye Arasında Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması
Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması[4] 27 Temmuz 1990 tarihinde Ankara’da imzalanmış olup 09.05.1991 tarihli ve 3740 sayılı yürürlük kanunu ile sözleşme Türkiye tarafından onaylanmıştır. Sözleşme birçok alanda çifte vergilendirmenin önlenmesi için kriterler getirmiş, tanımlar yapmış ve uyuşmazlık oluşması halinde çözüm yollarını öngörmüştür. Anlaşmada düzenlenen ve kolaylıkla hukuki uyuşmazlık doğurabilecek konulara aşağıda yer verilmiştir.
Sözleşmeye göre mukim, (bir akit devletinin mukimi) o devletin mevzuatı gereğince ev, ikametgah, kanuni merkez, iş merkezi veya benzer yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle vergi mükellefiyeti altına giren kişi anlamına gelir. Kişi akit devletlerinin her ikisinde de mukim olarak görünebilir. Bu durumda aşağıdaki şartlar sırayla esas alınarak, çifte vergilendirmenin önlenmesi ve hangi devletin vergilendirme yapacağının belirlenmesi hedeflenmiştir:
- Kişi daimi meskeni bulunan devletin mukimi sayılır. Eğer her iki devlette de mukim olabileceği bir mesken varsa hayati menfaatlerinin merkezinde yer alan meskenin bulunduğu devletin mukimi kabul edilecektir.
- Eğer kişinin hayati menfaatlerinin merkezi saptanamıyorsa kalmayı adet edindiği evin bulunduğu devletin mukimi sayılacaktır.
- Eğer kişinin her iki devlette de kalmayı adet edindiği bir mesken varsa ya da her iki devlette de meskeni yoksa vatandaşı olduğu devletin mukimi olacaktır.
- Eğer kişi iki devletin de vatandaşı veya vatandaşı değilse akit devletleri sorunu karşılıklı müzakere ile çözecektir.
Anlaşma, bir akit devletin mukiminin, diğer akit devlette gayrimenkul sahibi olması durumunda mükellefin diğer devlette vergilendirilebileceğini öngörmüştür. Gayrimenkul varlığın doğrudan kullanılmasıyla, kiraya verilmesiyle ya da diğer herhangi bir şekilde kullanımından elde edilen gelirler için de bu husus geçerlidir. Anlaşmanın 6.maddesinde[5] gayrimenkul olarak nitelendirilecek varlıklar ayrıntılı olarak sayılmıştır.
Ticari kazançların vergilendirilmesi çifte vergilendirmenin önlenmesi konusunda önemli bir yere sahiptir. Bir akit devletinin ticari teşebbüsü, diğer akit devletinde işyerine sahipse somut olay değerlendirilmesi yapılmalıdır. Eğer diğer akit devletinde yer alan işyeri üzerinden ticari faaliyette bulunmuyorsa ilk olarak bahsedilen devlet vergilendirme yapabilir. Fakat diğer akit devletinde yer alan iş yeri vasıtasıyla kazanç sağlanıyorsa, söz konusu diğer akit devleti bu kazanç üzerinden vergilendirme yetkisine sahip olacaktır. İş yerinin kazancı belirlenirken uygun düşen giderler indirilir.
Uluslararası taşımacılıktan kaynaklanan (gemi, uçak ve kara taşıtının işletilmesinden kaynaklanan) gelirler yalnızca teşebbüsün bulunduğu akit devleti tarafından vergilendirilebilir.
Değinilmesi gereken bir diğer husus ise: bir akit devlet mukimince, diğer akit devlette yer alan ve anlaşmada düzenlenen bir gayrimenkul varlığın elden çıkarılmasında elde edilen kazancın kim tarafından vergilendirileceğidir. Örneğin İtalya’da mukim olan kişinin Türkiye’deki taşınmazını elden çıkarması durumunda elde edilen kazanç Türkiye tarafından vergilendirilecektir.
Sonuç
Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması süresiz olarak imzalanmıştır. Bir başka deyişle feshedilene kadar geçerli olacaktır. Anlaşma kapsamında en çok gündeme gelebilecek hususlara yukarıda değindik. Fakat anlaşmada düzenlenen konuların daha kapsamlı olduğunu söylememiz gerekir. Bu bağlamda, İtalya ve Türkiye arasında çifte vergilendirme konusundaki uyuşmazlıklarınız hakkında hukuki yardım almak için doğrudan bizimle ve İtalyan partnerlerimizle iletişime geçebilirsiniz.
[1] Gelir Vergisi Kanunu Madde 3 –“ Aşağıda yazılı gerçek kişiler Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler: 1. Türkiye’de yerleşmiş olanlar; 2. (Değişik: 19/2/1963-202/1 md.) Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese,teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısiyle yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları (Bu gibilerden, bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısiyle Gelir Vergisine veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkür kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)”
[2] Vergi Usul Kanunun 8. Maddesinin 1. Fıkrasında düzenlenmektedir. “ Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir”
[3] BİLİCİ Nurettin, Türk Vergi Sistemi, Savaş Yayınları, 43.Baskı, 2019 Ankara, s.8.
[4] Gelir İdaresi Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti ile İtalya Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması, 13.11.2020 tarihinde görüntülenmiştir : https://www.gib.gov.tr/fileadmin/mevzuatek/uluslararasi_mevzuat/ITALYA.htm adresinden
[5] 6.maddenin 2.fıkrasında taşınmaz sayılacak varlıklar söyle tanımlanmıştır: “Gayrimenkul varlık” terimi, bahse konu varlığın yer aldığı Akit Devletin mevzuatına göre tanımlanacaktır. Terim her halükarda gayrimenkul varlığa müteferri varlıkları, tarım ve ormancılıkta kullanılan araçları ve hayvanları, bunun yanısıra özel hukuk hükümlerinin uygulanacağı gayrimenkul mülkiyetine ilişkin hakları kapsayacaktır. Gayrimenkul intifa hakları ve maden ocaklarının, kaynakların ve diğer doğal kaynakların işletme hakkından veya işletilmesinden doğan sabit, ya da değişken ödemeler üstündeki haklar da gayrimenkul varlık olarak dikkate alınacaktır. Gemiler, vapurlar ve uçaklar gayrimenkul varlık sayılmayacaktır.”