Giriş
Şirketler hukukunda esas olan şirketlerin hem ortaklarından hem de diğer şirketlerden bağımsızlığıdır. Bununla birlikte, gelişen ekonomiler ve piyasa şartları neticesinde; şirketlerin birçok durumda ekonomik faaliyetlerini “hakim” ve “bağlı” şirketlerden müteşekkil “şirketler grubu” olarak sürdürmesi olağan hale gelmiştir.
Esasen “şirketlerin bağımsızlığı” ilkesi ile bağdaşmayan bu durum bir takım hukuki problemleri de birlikte getirmiş, mevcut hukuki çerçeve özellikle hakim şirketlerin sorumluluğu hususundaki ihtiyaca cevap veremez hale gelmiştir. Bunun sonucu olarak ise hem Türk Hukuku hem de karşılaştırmalı hukukta, “şirketler grubu doktrini” olarak adlandırılabilecek yaklaşım ortaya çıkmıştır.
Türk Hukukunda “Şirketler Topluluğu”
Türk hukukunda konuya ilişkin yer alan hükümler incelenecek olursa; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 195- 210’inci maddeleri arasında düzenlenen şirketler topluluğu ilişkileri, aslen Türk hukukunda kabul edilen şirketlerin hukuki ve ekonomik bağımsızlığı kavramının istisnasını teşkil etmektedir. Bu düzenlemeler sayesinde şirketler bağlı şirket veya iştirak oluşturma gibi yöntemler ile sorunluluklarını, hakim şirketin bağlı şirketi yönlendirmesi sureti ile sınırlandırabilmektedir.
Elbette söz konusu yönlendirmenin sınırları bahsedilen maddelerde açıkça çizilmiş olup, bu sınırların aşılması halinde hakim şirketin sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olacağı ayrıca belirtilmelidir. Uluslararası alanda ise globalleşen ekonomik düzen sayesinde, hakim veya bağlı şirketleri farklı ülkelerde kurulması çok muhtemel hale gelmiştir. [1] Dolayısı ile uluslararası hukukun devreye girmesi işten bile değildir.
Hakimiyetin doğrudan veya dolaylı olması mümkündür. Bu ayrım, hakim şirket veya teşebbüsün diğer şirket üzerindeki hakimiyetinin bizzat veya başkaları aracılığı ile kullanılması ile anlaşılmaktadır. Tahmin edileceği üzere, hakimiyetin bir üçüncü kişi aracılığı olmaksızın, hakim şirketin hakimiyeti kurması doğrudan hakimiyet olarak adlandırılacaktır. Dolaylı hakimiyet ise hakim şirketin bir veya daha çok bağlı şirket aracılığı ile diğer şirketlere hakim olması durumudur.
Hakim şirket ana, bağlı şirket ise yavru konumunda olacaktır. Hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasının sonuçları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 201. Maddesinin 1. ve 2. Fıkralarında düzenlenmiştir. “Söz konusu fıkralarda öngörülen sonuçlar; bağlı şirketin zararının tazmin edilmesi ve pay sahiplerinin zararlarının tazmini veya paylarının satın alınması davalarıdır.”[2] Söz konusu durumdan doğacak sorumluluğun davası ise TTK. Madde 202’de düzenlenmiş olup “hakim şirketin bağlı şirket üzerindeki gücünü hukuka aykırı biçimde kullanması halinde bağlı şirketin ortaklarına ve alacaklılarına öngörülen koşullarda sorumluluk davası açma hakkı tanımıştır.”[3]
Milletlerarası ticari ilişkilerde “Şirketler Topluluğu” doktrininin uygulanması
Uluslararası düzlemde sorumluluk davasının açılabilmesi için elbette öncelikle yabancılık unsurunun tespiti gerekmektedir zira hakim veya bağlı şirketlerden birinin Türk şirketi olmaması durumunda kanunlar ihtilafı kuralları devreye girecektir. İlk bakışta oldukça kolay olarak nitelendirilebilecek söz konusu tabiiyet konusu aslında oldukça karmaşık olup deneyimli avukatların ve uluslararası hukuk bürolarının yardımını gerektirebilecek mesleki profesyonellik gerektiren bir alandır. Zira 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu nezdinde şirketler hukukundan doğan davalarda uygulanacak hukuku belirleyen bir bağlama kuralı mevcut olmayıp genel hükümlerden çıkarım yapmak gerekmektedir.
Hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasından doğacak sorumluluk davası TTK m.201 fıkra 1 ve 2’de düzenlenmiş olup öngörülen sonuçlar bağlı şirketin zararının tazmin edilmesi ve pay sahiplerinin zararlarının tazmini veya paylarının satın alınması davaları olarak karşımıza çıkmaktadır.[4]
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun madde 40[5] uyarınca Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, iç hukuktaki yetki kurallarına göre belirlenmesi sebebi ile milletlerarası yetkinin bulunması, iç hukukta yer itibarı ile yetkili mahkemenin varlığına bağlı olacaktır.[6] Dolayısı ile Türkiye ayağı bulunan şirketlerin uluslararası hukuk konusunda deneyimli Türk avukatlar ile çalışmaları elzemdir.
Daha detaylı bilgi için Türkçe/İngilizce/İtalyanca/Fransızca gibi çeşitli dilleri konuşan ve bu alanlarda yıllarca deneyime sahip avukatlarımız ve hukuk ekibimiz ile iletişime geçiniz.
[1] İRGE ERDOĞAN, Burcu UTTDER Yıl 2019 cilt 8 sayı 1 s.120- Uluslararası Şirketler Topluluğunda Hakim Şirket İle Bağlı Şirket Arasında Doğabilecek Sorumluluk Davalarında Uygulanacak Hukuk Ve Yetkili Mahkeme
[2] Ankara 2015, s.177 vd, AKIN, İrfan, Şirketler Topluluğu Sorumluluk Hukuku
[3] Obsid. İRGE ERDOĞAN, Burcu UTTDER – Uluslararası Şirketler Topluluğunda Hakim Şirket İle Bağlı Şirket Arasında Doğabilecek Sorumluluk Davalarında Uygulanacak Hukuk Ve Yetkili Mahkeme, s.131
[4] Obsid. AKIN, İrfan, Şirketler Topluluğu Sorumluluk Hukuku s.182
[5] Milletlerarası yetki MADDE 40 – (1) Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder
[6] Obsid. İRGE ERDOĞAN, Burcu UTTDER – Uluslararası Şirketler Topluluğunda Hakim Şirket İle Bağlı Şirket Arasında Doğabilecek Sorumluluk Davalarında Uygulanacak Hukuk Ve Yetkili Mahkeme, s.136